9 Şubat 2010 Salı

S.o.s.


Yeni bir hayata adım atarken ayaklarım, kalbimin yardım çağrısı kulaklarında yankılanıyor mu acaba?

Benzer birşey sezdim emin değilim varlığından. Yakınlığı; konuşsam nefesimin yetmeyeceği, sussam sessizliğimin kaybolacağı kadar muamma olan. Aslında kendimi buldum hissiyatsız yüreklere sığınarak...

Damacananın içindeki suyu boşaltıyorum şimdi şişeye. Dünyanın en güzel şelalesi gibi akmaya devam ediyor su bütün berraklığıyla. Şişe doldukça akan su berraklığını ve güzelliğini yitiriyor gözümde. Hani bazı şeyler ilk işitildiğinde ilginç ve heyecan verici olur ya ve zamanla bu özelliğini yitirir, hiç bir değeri kalmaz, bu da öyle işte. Kahvemin son yudumlarına gelmek üzereyim şimdi. Ağzımda bıraktığı o acı tat eminim hiç gitmeyecek.

''Seni sevmek bundan yillar önce seni bir idol gibi içimde büyütüp, hayranligimin yavas yavas aska dönüsünü ürkekçe gizleyerek kaleme aldigim mektuplarima, ayni incelikle ayni özlemle ayni hayranlikla verdigin cevaplarina inanmamakti... Tüm israrlarina ragmen, bu essiz büyüyü bozmaktan çekinip, aylarca seni bir kez bile aramamakti. Sonra ansizin yollara düsüp, çocuklugumda kalbimde filizlenen sevdasi senin askinla yeseren bu kentin sokaklarinda izini sürmek, kendi sözlerinle "bu inceligin ve bu derin anlayisin yüzünü" yani o merak ettigin yüzümü, gözlerine tasimakti... Bulustugumuz cafede aylarin günlerin telasi ve susuzluguyla anlattigin seylerin hiçbirini algilamadan sadece hayranlikla seni, o hepimiz gibiligini seyrederken, masanin altindan bir türlü çikartamadigin o telasli, o çocuk ellerinde kendini eleveren heyecanina inanamamakti...''

Nasıl bir suçluluk duygusuymuşum ben? Kalbinin bana ait kısmı kanayan vicdanınmış, hiç bana ait olamamış bir bütün... ''Kurmaca'' ya ''Ada Zahiyatı'' na ilham veren, ''Yalnız Ölen Adam'' da toprak kokusunu hissettirdiğim adam, olamamış bir bütün, bendeki ölememiş bir varlık.

Suçluyum, içindeki suçluluk duygusuyum... Elini tutmak isterdim hep, yolda yürümeyi, etrafımdaki herkese sana ait olduğumu göstermek isterdim. (Parka gidip salıncağa binmeyi ve bana pamuk şeker almanı isterdim.) Sana sarılıp uyumayı, dünyanın en güvenli yerinin senin yanın olduğunu rüyamda görmek isterdim.(Sonra uyanıp babamla pazar günleri yaptığımız gibi yatakta boğuşmak isterdim.) Bir şey öğrettiğinde onu en iyi şekilde yapmayı isterdim.(Karşılığında bana harçlık verip, düzgün yaptığım takdirde zam yapmanı isterdim.)...

Sönmüş kalplerde vefa ne gezer? Sadakat dediğini sevgili yüreğinde arayacakmışsın, baba sevgisiyle sığındığın adamda bulacağın sadece sefkat kırıntısıymış...
Kendine bile itiraf etmekten korktuğun bir şey oldu mu senin? İşte tek ortak yanımız bu... A.C.D.