1 Ekim 2010 Cuma

Asal Kalp


Sevenlerini hazmedemeyen bir kalp...
Bulanıyordu ve sen geldin, soda gibiydin. Aşkının büyüklüğü fayda etmiyordu. Daha çok yer kaplıyordu. Ben yine hazmedemedim. Bu hapsinden büyük, tetikledikçe tetikliyordu. Senle beraber bütün sevdiklerini kustu bu kalp. Bıraktığı o acı demir tadı hiç gitmiyor. Büzüştü, boş, bomboş ve acımasız kendine.

Siyahi bir geliş...

Dokunupta huzur, gözlerim ağladığında sevgim karşılık bulur sanmıştım. İşte o zamana kadar ilhamımı mucizelerden, dünyevi zevklerden almıştım.
Şimdi... Kahrolası zevklerin bekçisi, arzuların katiliyim. Nefsim itaatte, hazların bekaretiyim. Elinizi uzatıp dokunamayacağınız, korlarınızla tutuşturup yakamayacağınız, dudağında tebessüm bulamayacağınız o azize benim. Evet ben!

O on üç harfli iki kelimeye inanmam ben, bir kıvılcıma kapılıp yanmam ben, insanı mutlu kılan sevgi pıtırcıklarına saygım yok! Artık ''aşk'' denen oyuna dalıp, kalbime bıçak deydirmem ben!
Bırakın ellerim bu cehennemde buz tutsun. Gözlerim sevenlerim uğruna hıçkırıklara boğulsun. Yalnız bu dünyada, yalnızlık eşim olsun. Madem ki bu ruh tamir olmayacak, diğerlerini kurcalamaya lüzum yok!

Hayatını berbat etmeye hazır mısın?
Kendine yapacağın işkenceye katlanır mısın?

Sorgular mısın?
Susar mısın?
Yargılanır mısın?
Bağışlanır mısın?
Uzaklaşır mısın?
Kalır mısın?
Ne o kalp, çıkmazda mısın?
Zar renkleri bunlar bak! Siyah- beyaz.
İzindeyim, peşimdeler, onlar; lakırdılar.
Sözde ardımda kaldılar...

He ne hımm Saygılar!...

A.C.d.