22 Nisan 2011 Cuma

DUMAN ŞİMDİ DE LONDRA'YI DUMAN EDECEK!



Michael Jackson, Bon Jovi, Led Zeppelin, AC/DC London O2 Arena'da konser vermiş büyük isimlerden birkaçı. 16 Ekim'de ise London O2 Arena sahnesinde Kaan'lı Batuhan'lı, Ari'li Cengiz'li gümbür gümbür Duman'ı dinleyeceğiz. Bu haberden sonra da Duman hem Londra'yı, hem de Avrupa'yı salladı geldi deriz!

Güven Erkin ERKAL Samimiyetle Sunmaya Devam Ediyor!


"EN BAŞINDAN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE'DE ROCK TARİHİ"


27 Nisan Çarşamba - BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ(Beşiktaş Kampüsü)
29 Nisan Cuma - BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ
3 Mayıs 2011 Salı 18:00- RADYO HACETTEPE/ROCK KAZANI
3 Mayıs 2011 Salı 20:00 -NEDJİMA BAR-Ankara
4 Mayıs Çarşamba - ANKARA TOBB ÜNİVERSİTESİ
16 Mayıs Pazartesi- ESKİŞEHİR ANADOLU ÜNİVERSİTESİ
23 Mayıs Pazartesi- MARMARA ÜNİVERSİTESİ (Göztepe Kampüsü)
1 Haziran Çarşamba- KABATAŞ ERKEK LİSESİ

Galata Köprüsü yangını ve Kemancı’nın Taksim’de yeni başlangıcı… Şebnem Ferah, Özlem Tekin, Teoman, Aslı, Küçük İskender, “Punk” Levent ve diğer Kemancı müdavimleri o günleri anlatıyor…

1993 İnönü Stadı Metallica konserinden görüntüler, seyircilerle röportajlar…

Satanik intihar ve cinayet olayları sonrasında, Akmar Pasajı’nda yaşanan polis ve medya baskınlarından özel görüntüler.

Bunarı izlerken seminer boyunca birçok soruya da yanıt bulacaksınız

Halide Edip Adıvar, hangi eserini rock’n roll felsefesinden ilham alarak yazdığını açıklamıştı?
Rock'n roll üzerine dünyada yazılmış ilk kitap Türkiye'de nasıl çıktı?
Rock sahnelerimizdeki ilk elektro gitar, Türkiye’ye Savarona yatıyla nasıl geldi?
Ülkemizin ilk rock solistleri ve grupları kimlerdi?
Dünyada plak listeleri Billboard'dan 10 yıl önce Türkiye'de nasıl yayınlandı?
1970’lerin ortasında, Anadolu pop müziğinden heavy metal müziğine geçiş hangi gruplarla başladı?
Popüler müzik yayıncılığı nasıl başladı… İz bırakan rock ve heavy metal dergileri nelerdi?
Dönüm noktası olan olaylar, filmler, konserler ve albümler?

“Rock müzik dinliyorum” diyenlerin yanıtını merak ettiği o kadar çok soru var ki!... 2 saat içinde tüm bunların yanıtı, görüntüler, videolar ve kayıtlarla karşınızda olacak.

Konuyla ilgili kitabın içeriği, önümüzdeki İstanbul Kitap Fuarı’ndan önce, çeşitli üniversite söyleşilerinde müzik severlerin karşısına çıkıyor.



"Biz de okulumuzda seminer isteriz diyorsanız bize ulaşın!" ;)

Iron Maiden "The Best Of 1990 - 2010"



Ortaokul sıralarının dar geldiği, kendimizi ifade etmekte zorlandığımız, kimsenin bizi anlamadığını düşündüğümüz, ergenliğin en berbat günlerini yaşadığımız o günlerde, meğer karakterimizle birlikte müzik anlayışımız da şekilleniyormuş. Aslında on yıl önce de varolan grupları, sanki piyasaya yeni çıkmış gibi keşfedip "aa bak şöyle bir şarkı da yapmışlar" diye birbirimize dinletiyorduk. O zamana kadar altı-yedi tane albüm yapmış grupların albümlerini tek tek yeni çıkmışçasına dinleyip, her ay kendi aramızda favori albümümüzü oluşturuyorduk. Tabii bu sırada söz ettiğim gruplardan bazıları "Best Of"larını çıkarıyorlardı, bazılarının elemanları aramızdan ayrılmıştı. Bizse kendi hayali müzik dünyamızda bunların hiç birini bilmeden şarkıları söylemeye, çalmaya çalışıyorduk.

Ve aradan bir kaç yıl geçtikten sonra lise dönemi bu şarkıları sadece söylemeye ve çalmaya yönelik çalışmaların dışında, şarkıları anlamaya kafa patlatacağımız dönem olarak tarihe geçecekti. Yeni arkadaşlarla fikir alışverişleri, yeni müzik anlayışları derken, kültür - sanat'la uzaktan yakından alakası olmayan bir lisenin demir parmaklı sınıfının, en arka sırasında ondört-onbeş yaşlarındaki çocukların bohem yaşantısıyla beraber, gayet ciddi müzik eleştirilerinin yapıldığı dünyayı yaratacaktık. Özellikle sınıf içinde çok konuşmamdan şikayetçi olan bir hocamız beni en arka sıraya, erkeklerin arasına oturtmakla ceza verdiğini sanıyordu, aksine orada müzik piyasasının gelmiş geçmiş en donanımlı insanlarından biri oturuyordu. Feridun Çolak! Bu adamla zamanla yapmadığımız müzik muhabbeti kalmadı, en sevdiğimiz grupları bile yeri geldiğinde acımasızca eleştirebildik. Tartıştık, paylaştık, dinledik, çaldık, söyledik, konsere gittik, konser verdik... Ve daha neler neler... Beş yıl içinde müzik adına pek çok şey yaptığımıza inanıyorum o günlerden bu güne.

İşte o gün geldi çattı ve "Heavy Metal"li günler başladı. Artık Feridun sayesinde Iron Maiden'da hayatımdaydı ve yine o eski zamanlardaki gibi heyecanla keşvedilmeyi bekleyen onlarca şarkı vardı. "Wasting Love" biraz da duygusal yapıma bağlı olarak "Benim Şarkım" olmuştu. "Different World" tam da içinde bulunduğumuz karmaşayı ve arayış içerisindeki halimizi tanımlıyordu. "Fear Of The Dark" ise tüm karamsarlığımızı kusturuyordu.
Anısı ve üzerimizde etkisi olan o kadar çok şarkı var ki yazarak o duyguları nasıl ifade edeceğimi kestiremiyorum. Bir grubu sevmenin o grubu sürekli ağızına dolamakla olmayacağını, fakat işte böyle durumlarda o sevginin, duyguların açığa çıktığını anladım. Şimdi tüm bunlar yaşanalı nerden baksanız yedi-sekiz yıl olmuşken, bizi doğru müzik dinlemeye ve yapmaya teşvik eden gruplardan birinin "Best Of" albümünün haberini yapmak, ruhta ifadesi mümkün olmayan sinestezik bir hal yaratıyor.


Iron Maiden "The Best Of 1990 - 2010" ile 23 Mayıs'ta raflardaki yerini alacak. Double CD olarak piyasaya çıkacak albümün şarkıları da şimdiden açıklanmış.

CD - 1
1. The Wicker Man
2. Holy Smoke
3. El Dorado
4. Paschendale
5. Different World
6. Man On The Edge (LIVE)
7. The Reincarnation of Benjamin Breeg
8. Blood Brothers
9. Rainmaker
10. Sign of the Cross (LIVE)
11. Brave New World
12. Fear Of The Dark (LIVE)

CD - 2
1. Be Quick Or Be Dead
2. Tailgunner
3. No More Lies
4. Coming Home
5. The Clansman (LIVE)
6. For the Greater Good of God
7. These Colours Don't Run)
8. Bring Your Daughter... To The Slaughter
9. Afraid to Shoot Strangers
10. Dance of Death
11. When the Wild Wind Blows

Kurt Cobain...



Sönmektense yanmayı seçen adam; böyle bir şey paylaşmak istememe rağmen bir şeyler yazmaya çabalıyorum. O sevdiğim bir kaç adam içinde en kıymetlilerden birisin. Orada burdakinden daha huzurlu ve mutlu olduğunu bilmek insanın böyle hüzünlü günlerde güçlü olmasını sağlıyor. "You're face to face, with the man who sold the world!"

CEM KARACA DOĞDU, CEM BABA OLDU




"Rock müziğini Anadolu'ya Türkçe sözlerle tanıtan ve sevdiren önemli bir sanatçı olan Cem Karaca Anadolu pop'un da gelişmesine önemli katkılar sağlamıştır. Üzerine daha büyük bir sorumluluk alarak eserlerinde politik ve sosyal konuları da işlemiştir.

İlk grubunu 1963'te "Dinamikler" adıyla kurarak müzik hayatına atılan Cem Karaca 1965 yılında "Cem Karaca ve Bekledikleriniz" adlı bir grupta çaldı. Grup dağıldıktan sonra Altın Mikrofon yarışmasına "Cem Karaca ve Jaguarlar" grubuyla katıdılar fakat ön elemeyi geçemediler. 1965 Kasım'ında askerliği dolayısıyla Anadolu kültürünü ve Aşık Mahsuni Şerif ile tanştı.

Daha önce batı tarzı müzik yapan Apaşlar Karaca'yla tanıştıktan sonra müzik daha doğuya döndü. 1967 yılında Altın Mikrofon yarışmasında ikinci oldukları halde birinci olan gruptan daha fazla ilgi gördüler. Yarışmaya katıldıkları Emrah şarkısı Erzurumlu Emrah'ın şiirine yapılmış bir Karaca bestesiydi. 1968'de Almanya'ya giden Cem karaca ve Apaşlar 45'likler kaydetti. Dönemin en hit parçalarından biri "Resimdeki Gözyaşları" günümüzde bile bu özelliğini korumakta.
1968'in En Sevilen Erkek Şarkıcıları anketinde dördüncü olan Cem Karaca,Yılın Melodileri anketinde ise "Resimdeki Gözyaşları" Türkçe şarkılar arasında 3. oldu.

1970'li yıllara baktığımızda yeni bir oluşum görüyoruz. Apaşlar grubunun bas gitaristi ile birlikte kurduğu "Kardaşlar", "Dadaloğlu-Kalender" 45'liğini yayınlayarak Karaca'nın sola doğru kayışının da bir gösteresi olumuştur. Bununla beraber 1971'de Cem Karaca ve Kardaşlar 4 tane 45'lik çıkardı. Hey dergisinin anketiyle "1971'in en iyi erkek şarkıcısı" seçildi.
1972 yılında enteresan bir değişiklik sonucu Cem Karaca Moğollar'a, Ersen Dinleten İse Kardaşlar'a katılmıştır.1974'ün başında kaydedilen "Namus Belası" gruba büyük bir başarı getirdi.

Moğollar'dan ayrılan Cem Karaca,1975'te Cem Karaca'nın en önemli eserlerinden biri olan "Tamirci Çırağı" yayınlandı. Bu şarkıdan sonra Cem Karacanın politik duruşunu anlamamak imkansızdı. "Filistin Kurtuluş Örgütü" için hazırladığı "Mutlaka Yavrum/Kavga" 45'liği'ndeki"Kavga" Şarkısı TRT tarafından nedeni açıklanmadan programdan çıkarılmıştı. 1977'de artan politik gerginlikle birlikte Cem Karaca önemli bir figür önemli bir figür oluyordu. Aydın'da verdiği bir konserde aşırı solcular tarafından dövülmüştü.Cem Karaca bu sene tamamı yeni şarkılardan oluşan ilk uzunçaları Yoksulluk Kader Olamaz'ı yayınladı. Bu albümde Karaca besteleri dışında, ünlü şairlerin şiirleri de bulunmaktaydı. Cem Karaca ve Dervişan, 1978'in başında 1 Mayıs plağında sonra yollarını ayırdılar.

1978'de Cem Karaca, Edirdahan ile kaydettiği ilk ve son albümü Safinaz'ı yayınladı. Bu plak Türkiye daha önce hiç görülmemiş olan 18 dakikalık bir rock operaydı. Alt sınıftan Safinaz adlı bir kızın kötü yola düşmesini anlatıyordu. Albümün diğer şarkıları da Ahmed Arif ve Nazım Hikmet şiirlerinin besteleriydi. Cem Karaca, 1979'da Londra'daki dünyaca ünlü Rainbow Arena'da konser verme başarısı gösterdi. 1979'da bu grubun da dağılmasıyla çoğu Nazım Hikmet şiirlerinin besteleri olan Hasret albümünü yayınladı.

12 Eylül darbesi sonrası Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından Melike Demirağ, Selda Bağcan, Şanar Yurdatapan ve Sema Poyraz ile birlikte Cem Karaca da yurda çağrıldı. Türkiye'ye dönmeyeceğini belirtti ve Alman pasaportu aldı. Süresi dolduktan sonra ise 6 Ocak 1983'te Yılmaz Güney ile aynı gün Türk vatandaşlığından çıkarıldı. 1982'de Bekle Beni albümünü yayınladı. Bu albümdeki "Oğluma", "Alamanya Berbadı" ve "Bekle Beni" gibi şarkılar Karaca'nın ülkesine duyduğu özlemi göstermekteydi.

1985'te Türkiye'ye döndü. Aynı yıl "Merhaba Gençler ve Her Zaman Genç Kalanlar" albümünü çıkardı. Albüm sonrasında yasaklı olduğu TRT ekrenlarında görülmeye başlandı.
Cem Karaca, arkadaşı Uğur Dikmen ve Cahit Berkay ile müzikal ortaklık kurarak Yiyin Efendiler albümünü yayınladı. Bu albümdeki "Oh be" şarkısında, kendisini "dönek" diye adlandıranlara cevap olarak "Ben döneksem döndüm diye memleketime / döndüm baba döndüm işte oh be" diyerek cevap verdi. 21 Temmuz 1990'da sözlerini kendi yazıp, bestesini Cahit Berkay'ın yaptığı "Kahya Yahya" şarkısı ile Altın Güvercin en iyi şarkı ödülünü kazandı.

1992'de UNICEF için hazırlanan "Sev Dünyayı" şarkısının sözlerini yazdı ve koroda da yer aldı. Yılın sonlarına doğru Dikmen ve Berkay ile ikinci çalışması olan Nerde Kalmıştık? albümünü yayınladı. "Raptiye Rap Rap" ve "Islak Islak" besteleri ile büyük başarı yakaladı.Bu albümden sonra Cem Karaca, bir süre müzikle aktif olarak ilgilenmedi. 1994'te TRT'de Raptiye adlı programı sundu. 1995'te ise Flash TV'de Cem Karaca Show'u yaptı."


BUNDAN SONRASINI BEN ANLATACAĞIM!

Müziğe iyice ilgimin arttığı 1999 yılında Cem Baba'yla "Bindik Bir Alamete" albümüyle bizzat tanışmış oldum. Babam da Cem Karaca'yı çok sever, ben küçükken de epey dinletirdi. Ama 1999 yılında albümünü benim isteğim hatta yalvarmalarım sonucu almıştık. Bu albümle sadece Cem Baba'yı değil, Cahit Berkay, Engin Yörükoğlu isimlerini de ilk kez duymuş oldum.
Cem Baba ve Barış Manço'ya garip bir bağlılık duyuyordum. Barış Manço'ya olan ilgimi az çok 7'den 77'ye bağlayabilirim. Pazar günlerimizin vazgeçilmez programıydı. Hatta "Arkadaşım Eşek" ve "Ayı" gibi şarkıları o yaştaki bir çocuğun o sanatçıyı sevmemesi gibi bir şans vermiyordu.

Ama Cem Baba bambaşka bir yerdeydi. Daha derinlerde, onun eski parçalarını dinlediğimde kendimi çok büyük, yıllarca yaşamış gibi hissediyordum. İdeolojimizde aynıydı, ailemde nasıl görüşlerle yetişiyorsam onun şarkılarında da savunduğumuz fikirleri buluyordum. Sanki o ana sıcaklığını arayan, kahırlardan bıkan, oğluna öğütler veren, işçilerin hakkını arayan, sevda acısı yaşayan, ülke hasretiyle yanıp tutuşan o adam bendim. Şimdi hayret ediyorum kendime o yaşta boyumdan büyük duyguları sırtlayışıma. 2000'li yıllarda Cem Baba'ya daha bir bağlanmıştım. "Sevda Kuşun Kanadında"yi dinlediğimde artık o zamanlar ne hissedip anladıysam ağlamaya başlamıştım. "Ceviz Ağacı" melodi olarak bana hep neşeli gelmişti o yaşlarda, anlamadığımdan herhalde, hep hoplayıp oynardım o şakıda.

Aynı sene içinde dedemi kaybettikten sonra 2004 yılına geldiğimde 12 yaşımda diğer bir dedemi kaybetmiş gibi hissediyordum. Şimdi o zaman yaşadığım üzüntüyü "Bu Biçim"i dinlerken yaşadığımı hissediyordum. Barış Manço'yu kaybettiğimizde annem çok ağlıyordu ve ben daha küçüktüm o zamanlar ve "anne neden ağlıyorsun, o bizim akrabamız değil ki" demiştim. O hisleri idrak edebilmem için aradan bir beş yıl geçmesi gerekiyormuş heralde. Cem Baba'yı dedem gibi severdim, hepsini de peşpeşe kaybettim. Ardında bıraktığı muhteşem müziklerle, öğüt dolu şarkılarıyla küçük yaşlarda olgunlaşmama ve bu yaşımda kendim olabilmeme katkıda bulunduğu için ona yürekten teşekkürü borç bilirim. İyi ki Doğdun Cem Baba!

YGS 2011 İPTAL EDİLMEK ZORUNDA




Siz hala neyin peşindesiniz gençler? "Survivor'daki Nihat Doğan'ın" mallıklarının mı, Esra Erol'la "Beni de Miksinler"in mi, onun bunun bilmemnesi "Justen Bieber"ın mı?... Kendinize gelin, mevzunuza dönün, hakkınızı yedirtmeyin!

HAYATA ATILMADAN ÖĞRENDİĞİMİZ BU ŞEYİN ADI "ADALETSİZLİK"!

Yazdıklarımı çok uzun bulup okumaktan kaçınan arkadaşlarım, üşenmeyin okuyun, paylaşın. Sınav sonuçları açıklandığında okuyacak bir okul bulamadığınızda ne yapacaksınız merak ediyorum. Ortada artık kanıtlanmış bir kopya mevzusu var, insanlar emeklerinizi, çabanızı, zamanınızı, kısacası şu sıvav için yaşadığınız her şeyi hiçe sayıyorlar.

Hayal edin; bu şifre yöntemleriyle üniversitede okuyacak öğrencilerin rahatlığı gözünüzün önüne gelsin. Peki siz sınav günü bu kadar rahat mıydınız? Aileniz bu kadar rahat ve sonuçtan emin miydi? Peki ya sınav öncesindeki emekleriniz? Haddi hesabı olmayan, gözleriniz kamaşana dek çözdüğünüz çarşaf çarşaf testler, dersanelere ödediğiniz paralar, stresler, bunalımlar, sıkıntılar cabası.
Bütün bunlardan sonra nasıl kendi emeğinizi hiçe sayıp "Sınav İptal Edilmesin, Bir Daha Nasıl Gireceğiz" diyebiliyorsunuz ya şaşıyorum. Kendi sınavımın iyi geçmesine rağmen YGS 2011'in iptal edilmesini büyük bir nefretle istiyorum. Çünkü kaybedecek hiç bir şeyim yok, öğrendiğim bütün bilgiler hafızamda ve tekrar sınava girsem yine iyi geçeceğinden eminim. Fakat emek hırsızları için o zaman durum kötü olacak. Eğer sınav iptal olursa ve bu defa sifresiz, kopyasız bir sınavla karşılaşırlarsa maf'olacaklar. Çünkü hak yememiş, emek hırsızlığı yapmamış olacaklar.

ŞİFRE OLAYLARI ARTIK BİR İDDA DEĞİL, DÜPEDÜZ İĞRENÇ, MİDE BULANDIRICI BİR SKANDALDAN İBARETTİR!

Buyrun okuyun!

http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=22893083
http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=22895863



TÜRKİYE CUMHURİYETİ "KORKU CUMHURİYETİ" DEĞİLDİR, VE HİÇ BİR ZAMAN OLMAYACAKTIR!

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/17462660.asp

Hey "M.E.B." sen nasıl bir kurumsun? Eğitim-sen, Eğitim-bir-sen, Özgüreğitim-sen, eğitim vakıfları, TUBİTAK, bilimadamları, öğretmenler, aydınlar, veliler ve siz ÖĞRENCİLER dilinizi mi yuttunuz?!! Ne çabuk unuttunuz bu dizeleri, bize anlatılmak istenenleri..

"Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım."

Kendilerini uyanık zanneden bir takım insanlar geleceğinizi pet şişe gibi burup fırlatıyor, zerre ses çıkarmıyor, itiraz etmiyorsunuz. Küçük insanlar asla başkasının hakkına tecavüz edip bir yere gelemeyecektir. Buna izin vermemeliyiz! Hakkımıza sonuna kadar sahip çıkmalıyız! Korkmayın kimse kimseye hakkını savunuyor diye el süremez! Nasıl bir millet olduk ki bunun kaygısını yaşıyoruz?

HÜKÜMET İKNA OLDUYSA GELSİN BENİ DE İKNA ETSİN!

Beni bir yardımsever hayrına Pensilvanya'ya göndersin, işi kökünden çözmek gerek!

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1117338&title=sifre-iddialari-curudu-kitapciklarda-dogru-cevaplarin-yeri-farkli

http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=36589

Arkadaşlar! Sınava giren girmeyen, sizlerden ricam bu yazıyı ve daha önce yazmış olduğum yazıları, paylaştığım bağlantıları paylaşmanız ve olabildiğince çok kişiye ulaşmasını sağlamanız. İstediğim bu yazının beğenilmesi, yorum yapılması, popüler olması falan değil. Bir tek isteğim var o da geleceğimizle oynanmasını engellemek!


ASİYE CEREN DURAN
(görselin hakkı bobiler.org'tan "ulucuvcuv'a aittir)

BEN EMEĞİMİ KİMSEYE YEDİRTMEM ARKADAŞ!




BU SINAVIN İPTAL EDİLMESİ ŞART

27 Mart günü yapılan Yüksek Öğretime Geçiş Sınavını, belli bir kesimin dışındaki tüm öğrencilere "Geçiriş" sınavı olarak adlandırıyorum. Yapılan tüm incelemelerin sonunda matematik bölümündeki şıkların küçükten büyüğe sıralandığında cevabın mutlaka bir şıkla çakıştığını, çakışmaması durumunda ise doğru cevabın "e" şıkkı olduğunu kendimiz de test edip görmüş bulunmaktayız.

Sınav sonuçlarında ilk 1.000'in inceleneceği söylendi. Bu göz boyamaktan başka bir şey değil. Farklı yollarla aynı hak yeme olayını KPSS'de yapan tayfa akıllandı. Her alanda kendilerine yetecek bir 30-35 net yapsalar sıradan bir imam hatip liseli öğrenci sayısal bölümde okuyan bir öğrenciyi rahatlıkla sollayabiliyor. Bu nedenle ilk 1.000'in değil, ilk 50.000-100.000'in incelemeye alınması gerekiyor.

Alın size bir katakulli daha! Basına Dağıtılan kitapçıktaki cevap sıralamasının her 120 kitapçıkta aynı olduğunu görüyoruz. Sınava Giren 1.700.000 kişiden 141.000 kişinin cevap şıklarının sıralaması aynı.

Şüphe duymamız gereken bir başka husus var ki insanı paranoyaların efendisi ediyor. Sınava giren her arkadaş biliyor ki kitapçık türleri kişiye özeldi. Ayrıca kitapçık türlerinin üzerinde fotoğrafımız, kimlik numaramız, kitapçık türü kodumuz vardı. Sizce bu kadar ayrıntı bilgi ÖSYM'nin elindeyken neden kişiye özel cevap anahtarlı ve ya başka şifreler barındıran kitapçıklar üretilmesin ki? Yukarılardan birileri bir liste oluşturup atar Prof. Dr. Ali Demir beyciğin önüne gelsin sözde kopya teşebbüslerini engelleyecek kişiye özel kitapçıklar.

SESİMİZİ ÇIKARMA ZAMANI ARKADAŞLAR!

Dişimizi tırnağımıza takarak çalıştık hepimiz. Sadece öğrendiğimiz bilgilere, ailelerimizin destekleri ve dualarına umut bağlayarak girdik biz bu sınava. Zaten kimsenin kayırmasıyla, torpiliyle, yardımıyla da gelmedik bu yaşımıza.
Sınava gireceğim okulun bahçesinde çocuklarının arkasından dualar okuyan, iyi dileklerde bulunan, onları bu güne kadar yetiştirip şimdi de güzel bir sonuç almasını bekleyen anneler gördüm. Annesi babası yanında olmayıp sınava kimsesiz gelen arkadaşları da gördüm ama. Sınav bitiminde ağlaya ağlaya sınavdan çıkanları da, verdiği emeğin karşılığını alıp "iyi geçti" diye çıkanları da gördüm.
Tüm bu maratonun sonunda görüp göreceğimiz sonuç bu muydu diye soruyorum!? Yani ortada o kadar emek, stres, çaba, harcanan zaman, dersanelere, özel derslere, test kitaplarına harcanan onca para varken birileri gelecek, işleri punduna uydurup, hepimizin emiğinin içine sıçıp şifreli işler karıştıracak. Yok öyle, ağır olsunlar!
Bir de şöyle bir sorunumuz var; "Aman sınavımız yanmasın", "aslında benimkisi iyi geçti", "bir dana ne gerek var bu kadar strese" diye dolanan arkadaşlar böyle demekle yazdan beri verdiğiniz tüm emekleri hiçe saydığınızın farkında mısınız? Sınav sonuçları açıklandıktan sonra Fen Liseleri, Anadolu Liseleri ve Düz Liselerden çok İmam Hatip Liselerinin puanlarının tavan yaptığını gördüğümüzde iş işten geçmiş olacak.
SAF OLMAYIN, AKLINIZI KULLANIN, HAKKINIZI ARAYIN!

Blue Jean?!



Nisan ayının kayıplarını şöyle sıralayabiliriz; Kurt Cobain gibi bir müzik adamını kaybetmiştik ve Kurt'ün "K"sini bile göremedim, bu ay olmasa da dergide öyle bir röportaj başlığı gördüm ki şaşırdım (bir ihtimal veda röp. olabilir) Sakin grubu dağıldığı için onları da kaybetmiştik... Hepsinden ama hepsinden önemlisi diğer müzik dergilerine nazaran hala ayakta kalmayı başarabilen Blue Jean'in de özünü kaybettiğini görüyorum. Diğer maddi zorluklar yüzünden kapanan dergilerin günahı kapaklarına popçu fotoğrafı basmamak mıydı?

Live It Up




18 Mart'ta yayınlanan, yönetmenliğini Ketche, görüntü yönetmenliğini Soykut Turan'ın yaptığı 'Live It Up' ın video klibi izleyenlere hızla ulaşmaya başladı. Çekim İstanbul Üniversitesinin rektörlük binasında gerçekleştirildi. Video klip için 100'e yakın oyuncu gruba eşlik etti. Klibin montajı ise Fred Baudet tarafından yapıldı, kulağımıza duyulan son haberlerdi. Peki dahası?

56. Eurovision Şarkı Yarışması'na doğru Yüksek Sadakat abilerle dün gece konuşma fırsatı yakaladım. Benim de anlatacaklarım var!

Yılların verdiği tecrübeden olsa gerek her biri gayet rahatlardı. Kutlu Özmakinacı şimdiden fazla heyecanlanmadıklarını, bu coşku ve heyecanlarını yarışmadan önceki bir haftaya ve özellikle yarışma akşamına sakladıklarını söyledi. Aslında şimdiden bu kadar rahat bir tavır içerisinde olmaları, bu işin üstesinden de aynı rahatlıkla gelebilecekleri anlamı taşıyor benim için.

Şarkıyı henüz objektif olarak yorumlamış değilim. Çünkü ilk dinlediğim andan beri o kadar beğendim ki, böyle bir değerlendirme yapmam olanaksız gibi gözüküyor. Şarkı hakkında olumsuz eleştiriler yapan arkadaşları da bazen fırçalayabiliyorum. Kutlu Özmakinacı'da benim bu tavrımı tebessümle karşıladı ve tabii ki olumsuz eleştirilerin de olacağını, fakat bu eleştirilerin hangi üslupla yapılması gerektiğine dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı.
Herkesin beğeni ve beklentileri aynı olmadığından, bir grubun ve bir şarkının da bu tüm beklentileri karşılaması biraz imkansız diye düşünüyorum. Fakat ortada büyük bir emek ve büyük bir çalışmanın ürünü durmakta ve bence beğenmeyen arkadaşların da hiç değilse acımasız eleştirilerden kaçınıp, emeğe saygı göstermeleri taraftarıyım.
Yüksek Sadakat'in Eurovision gecesinde giyeceği kıyafetlerin Niyazi Erdoğan imzası taşıyacağını, grubun da Erdoğan'ın önceki tasarımlarını beğendiklerini de duyurmuş olayım. Asıl fotoğraf çekimlerinin henüz gerçekleşmemiş olduğunu da belirten Yüksek Sadakat, müziği Kutlu Özmakinacı'ya, sözleri Ergün Arsal'a, düzenlemesi Yüksek Sadakat'e ait olan 'Live It Up' ın hem kendi albümleriyle beraber dinleyenlerine ulaşabileceği, hem de Trt tarafından bir albüm hazırlanacağı konusunda da bilgi verdi.

Yarışma akşamına kadar heyecanla geçireceğim günlerde Yüksek Sadakat'e bu yolda iyi şanslar ve başarılar diliyorum.

DEJA-VU KENDİ "SİSTEM"İNİ UYGULAYACAK!



1999 yılının Ekim ayından bu yana hayatımızda olan Deja-vu, sempatik
solistleri Cenk Sönmez önderliğinde, yeni video klipleriyle
sevenlerinin karşısına çıkmak için gün sayıyorlar.

BU "SİSTEM" BİR BAŞKA!

Şarkıyı ilk dinlediğimizde hepimizin beynine o sert ifadeler kazınıyor. Ruhumuz asileşiyor, hatta başkaldırıp isyan ediyor! Evet, her Deja-vu şarkısı gibi "Sistem"de aslında bizi gerçeklerle yüzleştirip, hayatın içindeki meselelere biraz olsun kafa yormamızı sağlıyor.
Tamam, şarkı iyi güzel, asilik, isyan diz boyu ama gözümüzden kulağımızdan kaçmaması gereken ince bir detay daha var ki bu da "Duygusallık". Artık sevgili sempatik arkadaşım Cenk'ten kaynaklanan bir durum olduğuna inanıyorum bunun. Yoksa böylesine bir şarkının içine "Korkaklar aşkı yasaklar, zaten toprağa tutsaklar. Ağlayan bütün sokaklar gerçek sevgiye muhtaçlar" veya "Konuşmak yasak, düşünmek uzak, mahkum bir zavallıya her şey tuzak" gibi düşünüldüğünde aslında insanı derinden etkileyecek duygusal sözleri iliştirmek ve prozodi uyumunu sağlayabilmek her yiğidin harcı değil. Diyorum ama, Deja-vu'nun "Sistem"i bambaşka!

ANKARA RÜZGARIYLA GELEN TAPTAZE HABERLER!

Deja-vu'nun yeni video klibi Nazmi Özdil yönetmenliğinde "Sistem" parçasına çekildi. Çekimleri Ankara'da üç farklı mekanda, üç günde tamamlanan klip, bu zamana kadar sadece yabancı videolarda gördüğümüz tekniklerle montajlanıyor. Böyle duyunca da pek bir havalı geliyor insana ne yalan söyleyeyim. Yukarıda gördüğünüz fotoğraf da aslında klipten bir kare. Grubun kıyafetleri ise çekimlerin doğrultusunda yönetmen tarafından özenle şeçilmiş. Cenk'in de sayfasında duyurduğu gibi klibin yayınlanmasına çok az kaldı. Deja-vu severler ise heyecanla ve merakla yeni klibin yayınlanmasını beklemekte!

Wonder Woman



http://www.temptalia.com/mac-wonder-woman-collection-for-spring-2011-official

"Gösterişten uzak ve monoton görünen bir kadın olma düşüncesini kafanızdan uzaklaştırın!"

Mac'in son zamanlardaki en guzel koleksiyonlarindan biri olan "Wonder Woman" koleksyonu Mart ayının 18'inde raflarda yerini buldu. Superman'den sonra adalet birliğinin en güçlü karakteri olan Wonder Woman, 3 tonu bir arada sunan devasa mineralli pudrası ve 4 farklı renkteki maskaraları ile dikkatleri üzerine çekiyor. Koleksyon iki eksikle ülkemize gelmiş, 3'lü msf'lerden pembe olanı gelmeyecek ve Golden Lariat ise en kısa zamanda burda olacak. Bu eğelenceli koleksyonda ruj ve gloss kutularında Wonder Woman dövüştüğü yaratığa makyaj malzemeleri savuruyor. Her ürünün “jumbo” boy olduğu bu koleksyon, genç kızları daha çok boyanmaya teşvik ediyor! :)

Virgin!



"Demirören İstiklal Alışveriş Merkezi", bugün kapılarını ziyaretçilerine açtı. Avrupa'nın en büyük yayıncı ve dağıtım şirketi, Demirören grubundan kitapevi açmak için tam 10 bin metrekarelik bir yer satın aldı ve Doğan Kitap'a ortaklık teklifi yaptı...
Sir Richard Branson’un ilkini 1976 yılında Londra’da açtığı Virgin Megastore, İstiklal Caddesi’ndeki bu mağazasıyla Türkiye pazarına girmiş olacak. Virgin Megastore’da müzik, kitap, film, video oyunları, kırtasiye ve elektronik ürünler mevcut

Yaz Gelmeli Artık!



Yaz Gelsin! Lütfen, lütfen! Yahu birden delirdim! "Erikli'de olmak isteme" sendromum başlamış bulunmakta. Şu sınav döneminde acayip tehlikeli bir hayalin rüzgarına kapılmış bulunmaktayım ama bir yandan da o kafama güneş geçen günlerde sahilde sapıttığım zamanları, balkonda denize karşı zevkle kaşıkladığım dondurmaları, deniz, kum, güneş, o mis kokulu kakao yağları, akşam yemeğinde nefis ızgarada balıkları düşünmemek elde değil! Tanrım yardım et!...